Kızılkale


Fındıklıkoyak Köyü'nün sınırları içerisinde bulunmaktadır. Günümüze az bir bölümü gelen kalenin yapım tarihi bilinmiyor.

Kale ilgili araştırmaları olan Mehmet Özkarcı’ya göre, Roma döneminde 4. yüzyılda, inşa edildiği tahmin edilmektedir. Daha sonra yöreye hâkim olan Bizans, Anadolu Selçuklu, Dulkadir Beyliği ve Osmanlılar döneminde yenilenircesine tamir edilmiş ve şimdiki şeklini ise Osmanlı Devleti zamanında almıştır.

Kale, Fındıklıkoyak Köyü'nün 5 km. güneybatı tarafında bulunur. Yapıya asfalt yoldan sonra yaklaşık 2 km. yürümek suretiyle ulaşılır. Kale, Göksun Ovası'na hâkim olan yaklaşık 150 m. yüksekliğindeki sarp kayalık tepenin üzerine inşa edilmiştir. Yapı stratejik bakımdan önemli vadi ve geçitleri kontrol altında tutmaktadır.

Göksun, Kayseri'den Maraş ve Kilikya (Çukurova) yönüne giden yolların kavşak noktasında bulunmaktadır. Coğrafi yapısı itibariyle tarih boyunca önemini korumuştur. Kayseri-Çukurova arasındaki kısa yolun Göksun'dan geçmesi Bizans döneminde bu ilçeye özel bir önem verilmesine sebep olmuştur. Bu dönemde Göksun, önemli bir konaklama merkeziydi. Bu amaçla Bizanslılar hem askeri, hem de siyasi bakımdan bu stratejik yolun emniyetini elinde tutmak için gerek Andırın-Geben (Meyremçil) üzerinden Çukurova'ya inen güzergâh üzerinde, gerekse Andırın-Mazgaç geçidinden güneye inen yollar boyunca müstahkem kaleler inşa etmişlerdir. Bundan dolayı Kızılkale, Afşin yöresindeki kaleler ile Andırın bölgesindeki kalelerle bağlantıyı sağlayan önemli bir yapıdır. Kızıl Kale, Göksun Fındıklıkoyak Köyü’nün sınırı içerisinde bulunmaktadır. Diğer taraftan Göksun; Geben, Andırın, Kadirli kanalıyla İskenderun limanına bağlanarak İç Anadolu ve Doğu Karadeniz arasında da bir köprü vazifesi görmüştür.

Kale, Abbasiler'in zaptiye nazırı Abdullah bin Tahir tarafından 209 H./ 824-25 M. yılında alınarak tahrip edilmiştir [Atalay (1973), 30]. Kale daha sonra 1139'da Danişmentliler tarafından ele geçirilmiştir (Turan (l971),i74-175].

Kızıl Kale'nin gün batımı esnasındaki görüntüsü çok heybetli ve etkileyicidir; güneşin taşlara yansımasıyla kızıl bir görünüm sergilemektedir. Bundan dolayı yapıya ''Kızıl Kale'' denilmiştir.

Mimari: Kuzey-güney doğrultusunda eğimli bir alan üzerine inşa edilen kale, yaklaşık 22.00 x 82.00 m. boyutlarındadır. Arazinin topografik yapısına göre şekil alan yapı, oval biçimine yakın bir plana sahiptir. Kalenin inşasında kireç harçlı ince yonu, kaba yonu ve moloz taş malzeme kullanılmıştır. Günümüze ulaşan kalıntılardan anlaşıldığına göre sur duvarları ile burçlar sarımtırak renkte ince yonu taş ile kaplanmıştır. Kalenin inşasında itinalı bir işçilik görülür.

Harabe halde bulunan kaleye, batı tarafında kayalara oyulmuş merdivenlerden çıkıldığı ve kapının batı sur duvarının kuzey tarafında açıldığı anlaşılmaktadır. Merdivenin basamakları tahrip olmakla beraber izleri belli olmaktadır. Kalenin sadece güney cephesindeki burç kalıntısı ile az bir sur duvarı günümüze gelmiştir. Diğer sur duvarları ise tamamen yıkılmış olup, temel kalıntıları kalenin planını genel çerçevede ortaya koymaktadır. Güney cephedeki burç yarım daire planlı ve 16.00 m. çapındadır. Burcun yaklaşık yarısı yıkılmış ve cephesinin ortasına üçgen biçiminde motif işlenmiştir. Burçta görülen farklı tonlardaki taşlar, kalenin çeşitli zamanlarda tamir edildiğini göstermektedir. Kalenin içindeki bütün mekânlar yıkılmış olup, bazı mekânların temel kalıntıları günümüze gelmiştir.

Kalenin çevresinde hamam kalıntısı ile kaya mezarlarına rastlanılmaktadır. Bu eserler bölgenin Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Kale sade olarak inşa edilmiştir.