|
İdari Değişikliğin Yankıları1899 yılından itibaren başlayan Göksun’un kaza yapılması çalışmaları Andırın halkını rahatsız etmiştir. Andırın köy muhtarları, imamları ve Ermeni temsilcileri, kaza merkezinin Andırın’da kalması için Ağustos 1906’dan Temmuz 1907’ye kadar yaklaşık bir yıl boyunca, Halep Vilayeti’ne, Seraskerliğe, Dâhiliye Nezareti’ne, Sadaret ve Ermeni Patrikliği nezdinde çeşitli girişimlerde bulundular. Andırın Kazası’nın Göksun’a nakledileceğine ve Andırın’ın birinci sınıf nahiye olacağına dair Halep Vilayeti’nin yazısı ve Tesri-i Muamelat Komisyonu vasıtasıyla 15 Şubat 1906’da Dâhiliye Nezareti’ne gönderildi. Bunun üzerine Göksun’un kaza yapılması çalışmalarını haber alan Andırınlılar, 7 Ağustos 1906’da bir dilekçe yazarak itirazlarını Dâhiliye Nezareti’ne bildirdiler. Andırın’a bağlı köyler tarafından altmış imzalı dilekçe gönderildiğini ve bu dilekçede ifade edilen gerekçelerin dikkate alınarak kaza merkezinin Andırın’da bırakılmasını istediler. Andırınlılar gönderdikleri dilekçede Andırın’ın nahiyeye çevrilmesine ve Göksun’un kaza olmasına karşı çıktılar. Göksun’un Çerkez, Kürt ve Türk gibi değişik unsurlardan oluştuğunu, arazinin yetersizliğini, düşman saldırısı karşısında Andırın’ın daha önemli bir mevkide bulunduğunu, nitekim daha önce Ermenilerin Andırın’a saldırarak hükümet binasını yaktıklarını ve firar eden halkın mallarını yağmaladıklarını belirttiler. Göksun’un kaza olmasını ve Andırın’ın nahiyeye çevrilmesini Ermenilerin arzu ettiklerini, Ermenilerin Andırın’da üslenmek istediklerini, buradan Kilikya denilen Sis’i (Kozan) çevreleyen İskenderun, Mersin iskelelerinden gelen Ermenilerin Zeytun’a buradan geçtiklerini ifade ettiler. Ayrıca Göksun’un eşkıyalıkla meşhur olan Nacarlı, Cerit, Bozdoğan ve Afşar aşiretlerinden oluştuğundan burada asayişin sağlanamayacağı ve Zeytun’da eşkıyanın durdurulamayacağını belirttiler. Göksun’un siyasi yönden önemli bir mevkide olmadığı ve halkının karışık olduğu gibi serdettikleri gerekçelerle Andırın’ın kaza olarak kalmasını talep ettiler. Andırınlı Ermeniler, Andırının kaza olarak kalması konusunda Ermeni Patrikhanesi’ne de 22 Eylül 1906’da bir dilekçe verdiler. Bu dilekçelerinde Patrikhane’nin yardımını isteyerek Andırın’a 50 köyün bağlı bulunduğunu, Andırın’ın çok önemli bir yeri bulunduğunu, eğer kaza olarak kalmazsa eşkıyanın zulmüne karşı koyamayacaklarını, eşkıyanın zulmü karşısında Ermenilerin muhtemelen isyan edeceklerini ve böylece Andırın’da asayiş ve huzurun sağlanamayacağını tehditvari bir şekilde ifade ettiler. Andırın kazası imamı Ahmet ve dokuz arkadaşının imzaladıkları 25 Eylül 1906 tarihli dilekçe Sadaret’e gönderildi. Dilekçede, Göksun’un siyaseten kaza yapılmak istendiğini, Andırın’ın daha önemli yerde olduğunu, Andırın’a 81 köyün bağlı bulunduğunu, Andırın’ın kaza olarak bırakılmaması durumunda Adana’ya bağlı Kadirli Kazası’na bağlanmak için müracaat edeceklerini bildirdiler. Ancak bütün bu teşebbüsler idari değişikliğin önüne geçememiş, 21 Kasım 1907 tarihinde Sultan II. Abdülhamid’in iradesiyle Göksun kaza statüsüne yükselmiş, Andırın ise buraya bağlı bir nahiyeye tahvil edilmiştir. Andırın halkı bu değişiklikten hoşnut olmadıklarından Andırın’ın tekrar kaza yapılması için uğraş verdiler. Nihayet 21 Temmuz 1912’de Andırın Nahiyesi muhtarları Andırın’ın yeniden kaza yapılmasının elzem olduğuna dair dört imzalı dilekçelerini telgrafla Sadaret’e (başbakanlık) gönderdiler. Dilekçelerinde, Andırın’ın, Göksun’dan daha gelişmiş olduğunu, Göksun’un Andırın’a 30 saat mesafede bulunduğunu, üstelik yolların altı ay kar yüzünden kapalı olması sebebiyle 53 köyün bağlı bulunduğu Andırın halkının hukuki işlemlerini yürütmekte zorlandıkları, hatta bu işler için Göksun’a giderken canlarından bezdiklerini dile getirerek Andırın’a tekrar kaza statüsünün iadesini istediler4. Sadaret aynı gün gelen telgrafı değerlendirmiş, Dâhiliye Nezareti’nden Andırın Nahiyesi’nin problemlerinin halledilmesini istemiştir. 22 Temmuz 1912 tarihinde Dâhiliye Nezareti de söz konusu bu problemin araştırılarak halledilmesi talimatını Haleb Vilayeti’ne göndermiş, Sadaret makamı ise konuyu yakından takip etmiştir. 1914 yılları ortalarında Ermeni olayları devam ederken asayişin temini için Göksun Kazası’nın küçültülmesi Dâhiliye Nezareti’nce gündeme alınmıştır6. Bazı köylerin Adana’ya bağlanması uygun bulundu. Adana Valiliği 23 Haziran 1914 tarihinde Göksun Kazası’na bağlı bazı köylerin güvenlik gerekçesiyle kendine bağlı kazalara bağlanmasını istedi. Bu talebe binaen Adana Valiliği’nin yazısında belirtilen köylerle birlikte Göksun’a bağlı 12 köy, Feke ile bağlantıları bulunması sebebiyle Kozan Sancağı’nın Kadirli Kazası’na bağlandı. Andırınlıların yıllar süren mücadeleleri sonucunda 1925 yılında Andırın tekrar kaza yapılmıştır. İÇERİĞİ PAYLAŞIN |