|
Milattan Önce II. Binli Yıllarda Göksun ve ÇevresiAnadolu’da M. Ö. II. binli yıllara gelindiğinde önemli siyasi gelişmeler meydana gelmiş. Assur Ticaret Kolonileri Çağı ve daha sonra Anadolu’da siyasi bütünlüğü sağlayan Hitit Devleti’nin hüküm sürdüğü bu döneme dair en önemli bilgilerimizi başta Kültepe (Kayseri), Hattuşa (Boğazköy) gibi yerlerde ortaya çıkarılan arşivlerden öğrenmekteyiz. Özellikle Kültepe’de ortaya çıkarılan çivi yazılı tabletler üzerinde yapılan çalışmalarda başta Anadolu tarihi coğrafyası olmak üzere Assur Ticaret Kolonileri döneminde Göksun ve Elbistan Ovaları’nda var olduğuna inanılan ticaret kolonileri hakkında önemli ayrıntılar bulunmaktadır. Bunda Göksun ve Elbistan ovalarının stratejik konumları nedeniyle Assur Ticaret Kolonileri döneminde Kayseri Kültepe/Kaniş’te bulunan Assur ticaret üssü ile Kuzey Mezopotamya’da bulunan Assur şehri arasında var olan ticaret yolu üzerinde yer almaları önemli bir etken olarak öne çıkmaktadır. Özellikle bu dönemde aşağıda üzerinde ayrıca duracağımız Mama Krallığı ile ve bu krallığa bağlı prensliklerden başka ayrıca Göksun ile Elbistan Ovası ve çevresinde Assur Ticaret Kolonileri (M. Ö. 1975-1723) ve Hitit Krallığı (M. Ö. 1680-1200) devrileri boyunca başta Timilkia, Şalahşua, Hurama/Hurma, Til-Garimmu/Tegarama, Kussara, Hahhum ve Lawazantiya (Luhuzattia/ Luşaanda) gibi şehir veya şehir devletlerinin olabileceği bu dönemlerle ilgilenen bilim adamları tarafından tartışma konusu yapılmışlardır. Göksun Ovası’nda bilinen eski çağ yerleşmelerine kısaca bir göz attığımızda bölgede önemli yerleşmelerin bulunduğu dikkat çekmektedir. Örneğin şehir merkezinde yer alan Göksun Höyük, 300 x 150 m. genişliğinde ve 12 m. yüksekliğinde olup bu bölgede yer alan en önemli yerleşim yeri olma özelliğine sahiptir (Fig. 2). Yine bu höyük haricinde Göksun Ovası’nda Bozhöyük, Elbistan yolu üzerinde bulunan Çataltepe, Kanlıkavak köyündeki Maltepe ile Taşoluk köyünde yer alan Uzunyelek, Çukurhisar Köyü çevresi1 ile Taşoluk beldesinde bir eski yerleşme yeri ve Çağlayan Köyü Çamköprü Mevkii Gümgüm Tepesi denilen alanda M. Ö. bin yılına tarihlenen önemli yerleşim yerlerinin bulunduğu bilinmektedir. Yine Çukurova bölgesinde M.Ö. 13 ve 12 yüzyılda ortaya çıkan Kizzuwatna Krallığı’nın bölge tarihi üzerinde etkileri olduğu bilinmektedir. Kizzuwatna Krallığı’nın önemli dini merkezlerinde olup daha sonra Hitit topraklarına katılan Kummani (eski Şar-Kemer) Göksun Ovası’nın yaklaşık 60 km kuzeyine düşmektedir. Hitit dönemi çivi yazılı tabletler olan KUB VI 45-46 I 74-75 (Keilschrifturkunden aus Boghazkoi) satırlarında ve KUB XV 11 III 13 ifade edildiğine göre bir Hitit kraliçesi Kummani’de bulunan tanrılara adakta bulunmaktadır. Roma döneminde Comana olarak Tabula Peutingeriana ve Itineraria Antoniniana’da ifade edilen Comana ile Hitit dönemindeki Kummani’nin aynı yerleşim yerleri ifade edilmektedir. Eski Şar Köyü’nde 1965 yılında British Institute of Archaeology at Ankara ve Ankara Müzesi’nin gerçekleştirdikleri kazı çalışmalarında özellikle Kırık Kilise’de Roma dönemine tarihlenen önemli veriler elde etmişlerdir. Hitit Devleti’nin yıkılması sırasında bu devlete bağlı olan alanlarda yarı bağımsız yaşayan bölgelerin başta Tarhuntaşa ve Kargamış olmak üzere bir süre sonra bağımsız oldukları bilinmekle beraber bu geçiş dönemine dair çok az bir bilgiye sahibiz. Bu dönemde Elbistan Ovası ve Göksun ovalarının bulunduğu bölgelerin önce Elbistan Karahöyük’te ortaya çıkarılan çivi yazılı kitabeye göre Tarhuntaşa Krallığı’nın (Orta Anadolu Bölgesi) egemenliğine girdiğini (M. Ö. 1200-1100), ancak yaklaşık M. Ö. 11 yüzyılda ise Karkamış Krallığı’ndan yeni ayrılmış olan Melitane Krallığı (Malatya) toprakları içerisinde yer aldığı Elbistan (örneğin Izgın I, II) ile Malatya (örneğin Kötükale, İspekçür, Darende ve Gürün kitabeleri) civarında elde edilen dönemin çivi yazılı kitabelerden anlaşılmaktadır. Ancak Melitane Krallığı’nın Elbistan ile Göksun ovalarındaki egemenliğinin uzun sürmediği, bu krallık topraklarının Assur Kralı II. Sargon tarafından M. Ö. 712 yılında bir Assur eyaleti haline getirilmesiyle sona ermiştir. Medler’den sonra Anadolu’ya Persler egemen olmuş ancak M. Ö. 333 yılında Anadolu’ya Balkanlar’dan gelen Makedonyalı Büyük İskender’in egemenliğine girmiştir. İskenderin Pers Kralı III. Darius yenmesiyle beraber diğer Güneydoğu Anadolu şehirleri gibi Kahramanmaraş, Malatya ve Elbistan Ovaları ile Göksun ovaları da Makedonyalıların hâkimiyetine girmiştir. Kahramanmaraş Müzesi’ndeki Hellenistik dönemine tarihlenen eserlerin varlığı bu dönemde bu bölgenin ekonomik ve kültürel gelişimi hakkında önemli veriler içermektedirler. İÇERİĞİ PAYLAŞIN |